01 Mart 2024

Siyaset, geliri paylaşma kavgasıdır

Erdoğan, bir gerçeği söyledi: Bu siyasal düzende milli gelirden daha çok pay isteyen işçilere, emeklilere, köylülere daha fazla para yok. Ama müteahhitlere, yolsuzluk ekonomisinden beslenenlere para çok!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, emekli maaşlarına seyyanen zam isteyen muhalefeti "emeklileri tahrik etmekle" suçladı.

"Emekli maaşlarına 7 bin TL eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin TL eklemek demek 1,9 trilyon liralık kaynağı buraya aktarmak demektir" dedi ve ekledi:

"Türkiye karşılıksız elde ettiği gelir kaynaklarına sahip değildir. Biz her kuruşu çalışıp kazanmak zorundayız."

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya'da "NG Kütahya Seramik 100. Yıl Fabrikaları Açılış Töreni"nde konuştu.

Cumhurbaşkanı durmuş saatin günde iki kez gerçek saati göstermesi gibi arada sırada doğru şeyler de söylüyor.

Bu da onlardan biri.

Evet kaynaklarımızın bir sınırı var ve evet bu kaynakları toplumun belli bir kesimine aktarmak toplumun başka kesimlerinin fakirleşmesini, fedakarlıkta bulunmasını gerektirir.

Zaten genel olarak politika da bunun için yapılır: Milli geliri nasıl paylaşacağız?

"Dava" gibi, "devrim" gibi, "millet" gibi, "din" gibi kutsallaştırılmış kavramları tartışıyor gibi görünürüz ama tartışılan şey esasen milli gelirin nasıl paylaşılacağıdır.

Zaten tarih boyunca da çatışma bunun üzerinden ilerledi.

İnsanlıkla ilgili her konu gibi bu konu da birbirinden kesin çizgilerle ayrılan, siyah – beyazın karşı karşıya olduğu bir mesele değil elbette.

Ancak Erdoğan'ın da belirttiği gibi kıt kaynaklarımızın dağılımı meselesi en temel sorunumuz.

Bu geliri nasıl paylaşacağız?

Buna vereceğiniz yanıtlar siyaset içindeki pozisyonunuzu belirler.

Erdoğan'ın tercihi belli. Siyasetteki pozisyonu da belli, yelpazenin sağında yer alıyor.

AKP, iktidara geldiğinden bu yana 70 milyar dolara yakın bir özelleştirme yaptı.

Bu sayının, satılan kamu mallarının gerçek değeri olmadığını da biliyoruz.

Mesela Giresun'da SEKA'ya ait olan fabrika 5 milyon liraya (O tarihteki kurdan 3,5 milyon ABD Doları) özelleştirildi. Fabrikayı alan şirket, fabrika arazisini daha sonra 68 milyon liraya (O tarihteki kurdan 30 milyon ABD Doları) TOKİ'ye sattı.

Böyle sayısız örnek var.

Bununla da bitmiyor: Dünyada kamu ihalelerinden en çok payı alan 10 müteahhitlik şirketinin beşi Türk şirketi. 160 milyar ABD Doları'na varan kamu alt yapı ihalelerinin ezici çoğunluğu bu şirketlere gitti.

Bununla da bitmiyor: Mesela 2016 ile 2022 yılları arasındaki altı yılda Osmangazi Köprüsü'nün müteahhidine sadece geçiş garantisi olarak 1,3 milyar ABD Doları ödendi.

Kamu Özel İşbirliği projelerindeki aşırı fiyatlama ve yüksek garantiler ile müteahhitlere aktarılan kamu kaynaklarının toplam kaç ABD Doları ettiğini hesaplamak bile zor.

Bütün bunlar siyasi tercihin sonucudur.

Bugün emekli aldığı maaştan yakınıyorsa bunun nedeni Türkiye'nin kıt kaynaklarının başkası için harcanıyor olmasıdır.

İşçiler, köylüler geçim sıkıntısı yaşıyor, bir kilo et bile alamıyorlarsa bunun nedeni siyasetin kaynakları onlara değil başka yerlere yönlendirmesidir.

"Çalıyor ama çalışıyor" diye kendini avutan herkes bilmeli ki çalınan para, kendi cebinden çalınıyor, Coni'den, Merkel'den, Herkel'den değil!

Bu siyasi tercihin insanların günlük hayatlarındaki etkilerini örtmek için elverişli malzeme de "kültürel meseleler" gibi, "etnik sorunlar" gibi şeylerdir.

Dikkati etnik ve kültürel meselelerle dağıtılmış kitleler, gerçek sınıf çıkarlarının nerede olduğunu görmezler.

O insanlara bu gerçeği göstermesi gereken siyasi hareketlerin başarısız olmasının nedeni, paylaşım kavgasının sınıfsal olmaması değil, bunu anlatmakta gösterilen yetersizlikte aranmalıdır.

Erdoğan, bir gerçeği söyledi: Bu siyasal düzende milli gelirden daha çok pay isteyen işçilere, emeklilere, köylülere daha fazla para yok.

Ama müteahhitlere, yolsuzluk ekonomisinden beslenenlere para çok!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yargının itibarı nasıl korunur?

Taksirle ölüme sebebiyet vermekle suçlananların bile iktidara yakınlık durumlarına göre tutuksuz yargılanabildiği Türkiye’de, Nasuh Mahruki sosyal medya paylaşımı nedeniyle tutuklandı. ‘Uluslararası Demokrasinin Küresel Durumu – 2023’ raporuna göre Türkiye, 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Bu tabloda siyasetin olduğu kadar yargı kurumlarının da rolü yok mudur?

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

"
"